-
1 durmuş oturmuş
степе́нный, уравнове́шенный -
2 durmuş
stale (food). - et aged meat. - oturmuş experienced and settled down. -
3 durmak
стоя́ть* * *- ur1) стоя́ть; находи́ться / остава́ться без движе́нияsen biraz burada dur — ты немно́го посто́й здесь
2) остана́вливаться, прекраща́ть движе́ниеsaat durdu — часы́ останови́лись
3) прекраща́ться4) находи́тьсяelbise dolağta duruyor — оде́жда [нахо́дится] в шкафу́
İstanbulda çok durmadık — в Стамбу́ле мы бы́ли недо́лго
kitaplar masanın üzerinde duruyor — кни́ги лежа́т на столе́
şimdi burada mı duruyorsunuz? — вы сейча́с здесь прожива́ете?
tek başına bu evde nasıl duruyor? — как он оди́н живёт в э́том до́ме?
5) быть, находи́ться (в каком-л. состоянии)anneannen duruyor mu? — твоя́ ба́бушка жива́?
bu haberi duyunca durdu — узна́в э́ту но́вость, он оторопе́л
sabahtan beri aç duruyor — он с утра́ сиди́т голо́дным
6) с деепр. на -ip, -e основного глагола образует сложные глаголы, выражает продолжительность действияbaka durmak — при́стально смотре́ть
çalışa durmak — беспреры́вно рабо́тать
okuyup durmak — беспреста́нно чита́ть
söyleyip durmak — без у́молку говори́ть
yedurmak — без конца́ жева́ть / есть
7) форма невозможности в сочетании с глагольным именем в исходном падеже: не мочь не...sigara içmeden duramaz — он не мо́жет не кури́ть
••- dur ben sana gösteririm!durdu durdu, turnayı gözünden vurdu — посл. ждал-ждал и, наконе́ц, своего́ доби́лся
- dur durak yok
- dur dinlen yok
- dur otur yok
- durup dinlenmeden
- durup dururken
- durmuş oturmuş
- durduğu yerde
- toplantıda bu meselenin üstünde çok durdular
- fazla üstünde durma adamı bıktırırsın -
4 durmak
durmak <- ur> (hier- usw) bleiben; stehen bleiben, (an)halten; wohnen, leben; Geduld haben, warten; verdattert sein, verdutzt sein; wirken, aussehen, sich machen; Regen aufhören; Uhr stehen bleiben; Welt bestehen;açık durmak offen stehen;dur! halt!, stopp!;-e karşı soğuk durmak A kühl behandeln;-ip durmak, -e durmak, -a durmak ununterbrochen etwas tun, z.B. okuyup durmak, okuyadurmak ununterbrochen ( oder pausenlos, immer noch) lesen;artık duramayacağım ich kann nicht länger warten;içim duramıyor ich habe keine Geduld mehr, ich halte es nicht mehr aus;durmadan, durmaksızın, 'durmamaca(sına) ununterbrochen, ständig, pausenlos; Dauer-;-dan duramamak nicht anders können als …;durup durup von Zeit zu Zeit, häufig;durup dururken ohne ersichtlichen Grund; plötzlich, auf einmal;durdu durdu er wartete lange;durduğu yerde ohne Mühe; unnötig;durmuş oturmuş bedächtig, gesetzt; gealtert; schwunglos
См. также в других словарях:
durmuş oturmuş — sf. 1) Olgun, davranışları tutarlı (kimse) Ona yetişemedi. Yetişse onu tuttuğu durmuş oturmuş bilge konuşmacılardan sanabilirdi. H. Taner 2) Aşırılığa kaçmamış Üstelik de tabirlerle dolu, zengin, durmuş oturmuş bir dili vardı. O. V. Kanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
oturmuş — sf. Yerleşik, yerleşmiş, güçlenmiş Oturmuş bir kurum. Birleşik Sözler durmuş oturmuş … Çağatay Osmanlı Sözlük
durmak — nsz, ur 1) Hareketsiz durumda olmak Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu. Y. K. Karaosmanoğlu 2) İşlemez olmak, çalışmamak Bileğimdeki saat durmuş. A. Gündüz 3) Bir yerde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
duraksama — is. Duraksamak durumu, tereddüt Kuşkularım ve duraksamalarımla, bir türlü durmuş oturmuş bir düzene kavuşamamanın acısını çekiyorum. E. Bener … Çağatay Osmanlı Sözlük